NAZLI ÖNGÖREN / ANKARA - BHA

Akademisyen ve haber7.com yazarı Prof. Dr. Zakir Avşar “Şike ve bahisle nasıl baş edeceğiz?” başlıklı köşe yazısında şu ifadelere yer verdi:

"Yasadışı bahis, şike ve sporda yolsuzluk ve yozlaşma soruşturmaları tam gaz gidiyor. Her geçen gün yeni isimlerle ilgili takibatlar ortaya çıkıyor. Pislik temizlensin, cerahat akıtılsın, sporumuz bu tür kötülüklerden arınsın. Temel arzumuz bu.

Nitekim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da bu konuda kesin bir tavır ortaya koydu: "Bu işin kökünü kurutacağız, aile yapımıza, toplumsal yapıya başlı başına tehdit içeren, zarar veren hiçbir adıma müsaade etmeyeceğiz. Bu,siyaset üstü bir mesele; bir milli güvenlik meselesi. Ne gerekiyorsa yapılması lazım. Partimizin ve kabinemizin her bir üyesi, her birim, her genel başkan yardımcım bu konuda bir şey yapacak “dedi.

Çünkü, yasa dışı bahis, şike, sanal kumar sporun rekabetçi yapısını ve toplumun spor kurumlarına duyduğu güveni de, aileyi de, toplumsal dokuyu da derinden sarsan problemlerdir.

Bu sorunlar birbirinden bağımsız değildir; aksine yasa dışı bahis piyasaları çoğu zaman şike girişimlerinin finansörü ve yönlendiricisidir. Dolayısıyla sorunlarla mücadelede kapsamlı, bütüncül ve uzun soluklu bir stratejiye ihtiyaç vardır.

Dünya örneklerine bakıldığında, gelişmiş spor ekonomilerinde bile şike vakaları olsa da, etkili yapılar kuran ülkelerin sorunu önemli ölçüde kontrol altına alabildiği görülmektedir.

Bugün İngiltere, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler, spor bütünlüğünü korumak için bağımsız izleme mekanizmaları, güçlü yasal düzenlemeler ve yüksek şeffaflık seviyeleriyle öne çıkmaktadır. Bu ülkelerde yasal bahis piyasası sıkı biçimde denetleniyor, şüpheli bahis hareketleri anlık olarak ilgili kurumlarla paylaşılıyor, profesyonel sporcular ve hakemler düzenli eğitimlere tabi tutuluyor ve en önemlisi ise cezalar caydırıcı niteliktedir.

Buna karşılık Türkiye’de yasal düzenlemeler bulunsa da tespit mekanizmalarının eksikliği, kurumsal bağımsızlığın yetersizliği, kulüplerin mali problemleri ve eğitim eksiklikleri sorunların kronikleşmesine neden olmaktadır.

Sporu koruma konusunda atılacak ilk ve en kritik adım bağımsız bir “Sporda Dürüstlük Kurumu” kurulması olmalıdır. Sporda dürüstlük ifadesi, sporun adil, dürüst, şeffaf ve kurallara uygun şekilde yürütülmesini anlatan uluslararası bir kavramdır.

Bu kurumun temel görevi; şike, bahis manipülasyonu, hakem hatalarının sistematikleşmesi, çıkar çatışmaları ve yolsuzluk gibi sporu zedeleyen tüm unsurları tespit etmek, izlemek ve bunlarla mücadeleyi kurumsal bir çerçevede yürütmektir. Kurum, gelişmiş veri analiz sistemleriyle yasal ve yasa dışı bahis akışlarını anlık olarak takip edebilmeli, sahadaki performans değişimlerini incelemeli, şüpheli maçları raporlamalı ve elde ettiği bulguları savcılık ve federasyon disiplin kurullarıyla paylaşabilmelidir. Böylece sporun sonuçlarını etkileyen her türlü dış müdahale, teknik ve hukuki açıdan daha hızlı ve doğru şekilde ortaya çıkarılmış olur.

Radyo yayıncılığında elektronik ölçümle yeni dönem başladı
Radyo yayıncılığında elektronik ölçümle yeni dönem başladı
İçeriği Görüntüle

Kurumun bir diğer önemli rolü ise sporcular, hakemler, yöneticiler ve altyapı sporcuları için zorunlu etik eğitim programları düzenlemek; spor organizasyonlarında şeffaflık, hesap verebilirlik ve profesyonel yönetim standartlarını yükseltmektir. Sporda Dürüstlük Kurumu ayrıca kulüplerin mali şeffaflığını izleyebilir, hakem atamalarının objektif kriterlere göre yapılıp yapılmadığının denetimini sağlayabilir ve gerektiğinde uluslararası benzer amaçlı spor kuruluşlarıyla ortak soruşturmalar yürütebilir. Bu sayede sporun tüm paydaşları üzerinde hem koruyucu hem de caydırıcı bir etki yaratılır; sporun adaletine olan toplumsal güven güçlenir.

Türkiye’de Sporda Dürüstlük Kurumu’na kısmen benzeyen yapılar bulunsa da hiçbiri onun kadar kapsamlı, bağımsız ve bütüncül değildir. TFF Etik Kurulu teorik olarak en yakın organdır ancak tamamen federasyona bağlı olduğu için bağımsız hareket edemez ve yetkileri sınırlıdır. PFDK ve Tahkim Kurulu disiplin ve itiraz süreçlerini yürütür; şike tespiti, saha dışı analiz veya bahis takibi gibi görevleri yoktur.

MASAK ve emniyet birimleri ise yasa dışı bahisle mücadele etse de sporun iç dinamiklerine odaklanmaz, spora özgü dürüstlük sorunlarını izlemez. Bu nedenle Türkiye’de görevleri parçalara ayrılmış kurumlar bulunsa da, tanımladığımız modeldeki gibi tüm spor dallarını kapsayan, bahis akışını analiz eden, şike ve manipülasyonu araştıran, eğitim ve şeffaflığı yöneten, tamamen bağımsız bir Sporda Dürüstlük Kurumu mevcut değildir.

Bu kurum, federasyon, kulüpler ve bakanlıktan tamamen bağımsız çalışmalı, Meclis tarafından denetlenmeli ve görev alanı şüpheli maçların analizi, bahis akışlarının takibi, veri raporlaması ve eğitsel faaliyetler olmalıdır.

Yasa dışı bahisle mücadele de daha kapsamlı hale getirilmelidir. Küçük çaplı operasyonlar yeterli değildir; dijital takip teknikleri, kripto para hareketlerini inceleyen özel birimler ve uluslararası ortak operasyonlar bu mücadelenin önemli parçalarıdır. Uluslararası düzeyde SporRadar gibi kurumlarla iş birliği yaparak dünya bahis piyasalarındaki hareketleri izlemek, tespitleri savcılığa hızla yönlendirmek ve veriye dayalı karar mekanizması oluşturmak büyük önem taşımaktadır. Yasa dışı bahis büyük çoğunlukla organize suç örgütleriyle bağlantılı olduğundan, finansal takip en az operasyonel mücadele kadar kritik bir role sahiptir.

Şikenin önlenmesinde hakemlerin ve sporcuların konumu özel bir öneme sahiptir. Hakemlik müessesesinin tam profesyonelleşmesi, gelir seviyesinin artırılması ve yıllık etik eğitimlerin zorunlu hale gelmesi manipülasyon riskini azaltır. Benzer şekilde sporcuların, özellikle alt yaş kategorilerindekilerin, şike ve bahis manipülasyonlarının doğası, riskleri, yaklaşım teknikleri ve hukuki sonuçları konusunda eğitilmesi zorunlu olmalıdır. Çünkü dünya genelindeki araştırmalar, şike girişimlerinin çoğunlukla genç ve mali açıdan kırılgan sporcuları hedef aldığını göstermektedir.

Kulüplerin mali yapıları da şike riskini doğrudan etkilemektedir. Ekonomik sıkıntı yaşayan kulüpler ve sporcular manipülasyona daha açık hale geliyor. Her kulüp için yıllık, bağımsız ve şeffaf bir mali denetim zorunluluğu getirilmeli, uymayan kulüplere transfer yasağı veya para cezası uygulanmalıdır.

Tüm bu politika ve tedbirlerin yanında, spor hukukunun modernize edilmesi bir diğer zorunluluktur. Şike vakalarının tespitinde modern analiz yöntemlerinin delil niteliği artırılmalı, soruşturmalar hızlandırılmalı ve gerekirse İtalya’da olduğu gibi spor mahkemeleri kurularak karar süreçlerinin etkinliği artırılmalıdır. Cezaların caydırıcı olması kadar hızlı uygulanması da toplumsal güvenin sağlanması açısından önemlidir.

Son olarak, toplumun spora duyduğu güveni artırmak için medya, taraftarlar ve gençler üzerinde bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Şike ve bahis manipülasyonunun tüm spor ekosisteminin ortak bir sorunu olduğu anlatılmalı, taraftar kültürü daha bilinçli ve daha sağlıklı bir zemine taşınmalıdır.

Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan tablo nettir: Sporun temiz kalması, kanunların; bağımsız kurumların, güçlü denetimlerin, bilinçli sporcu ve taraftarların, şeffaf federasyonların ve kararlı bir devlet politikasının birlikte işlemesiyle mümkün olabilir.

Bu bütüncül yaklaşım hem şike hem de yasa dışı bahis tehdidini önemli ölçüde azaltacak, Türk sporunun ulusal ve uluslararası düzeyde itibarını güçlendirecektir."

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...