MURAT ANAR-BHA
Türk Dünyası deyince aklımıza bağımsız Türk Devletleri geliyor ve şu anda Türk Birliğiyle ilgili çalışmalar Orta Asya'daki Türk Devletlerinin bir olması üzerine yoğunlaşmış. Türk Devletleri Teşkilatı, Türk Devletleriyle işbirliğini arttırmak için kurulmuş. Türk Devletleri Teşkilatı'nın çok da güzel çalışmaları var. Benim düşüncem Altaylar’dan Tuna'ya uzanan Türk coğrafyasının Balkan yani Tuna kısmı "Turan" a giden yolda zayıf kalmış. Türk Devletleri Teşkilatı ismi bile aslında Türk Devletleri dışındaki Türkler önemsiz mi? sorusunu akla getiriyor.Oysa tüm Türk Dünyasını kapsayacak şekilde, teşkilatın ismi "Türk Dünyası İşbirliği Teşkilatı" olabilir miydi? Neden olmasındı ki? Ben çoğu zaman AK Parti bünyesinde kurulan Türk Devletleriyle İlişkiler Başkanlığı’na, Türk Dünyasıyla İlişkiler Başkanlığı hatta Bakanlığı diyorum, istem dışı. Kimbilir belki de Allah sôyletiyor. İsmi her ne kadar Türk Devletleri ile başlasa da kurulan yeni başkanlık, umarım Türk Dünyasını, Türk Devletlerinden ibaret görmez; Tüm Türk Dünyasına her zaman hitap eder. Dünyanın neresinde olursa olsun, "Türk" Türk'ten destek ve derdine derman bekliyor. Dünyanın neresinde olursa olsun her TÜRK, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni lider, Türk Dünyasının beyni olarak görüyor. Bazı Türk toplulukları kendi devletini kuracak kadar şanslı değil.
Balkan Tarihi
1.Beyazıt ile 1389'da Osmanlı Balkanlara açılmış, Kanuni Sultan Süleyman'nın fetihleri ile Müslüman-Türk'ün mührü Balkanlara vurulmuştur. Balkan kelimesi bile Türkçedir. Genel kabul "Balkan" sıradağ, dağ anlamına gelir. 1699 yılındaki Karlofça Anlaşmasıyla, Balkanlardaki Türk hakimiyeti zayıflamaya başlamış, 1804'te Osmanlıya ilk Sırplar isyan etmiş, 1830'da Yunan isyan ederek, Osmanlıdan kopmuş; 1878, 93 harbi ve 1912 Balkan Savaşları ile de Balkanlardaki Türk'ün siyasi hakimiyeti son bulmuştur.
Gelenler ve Kalanlar
Devleti git dedi diye arkasına bakmadan Balkanlara giden Türk-İslam mührünü Balkanlara vuran Türklerin, bir kısmı 1923 yılından itibaren Yunanistandan mübadele ile Türkiye gelirken bir kısmı da 1879 yılından itibaren Bulgaristan'daki ve Balkanlardaki diğer devletlerin baskılardan yılarak Türkiye'ye göç etmiştir. Düşünün devletiniz gel diyor, bir gecede doğduğunuz, büyüdüğünüz, anılar biriktirdiğiniz ata topraklarınızı bırakıp çıkıp Türkiye'ye geliyorsunuz, ya da sizi zorla Türkiye'ye gönderiyorlar. Türkler günümüzde hala, Yunanistan'da, Bulgaristan'da, Kosova'da, Makedonya'da, Romanya'da, Bosna Hersek'te, Arnavutluk'ta yaşamaktadır. Türklerin günümüzdeki Balkanlardaki nüfusu 2,5 milyon civarındadır. Balkanlarda günümüzde en çok Türk, Bulgaristan'da (800 Bin), Kosava'da (200 Bin), Yunanistan'da ( Genelde Batı Trakya, 150 Bin) yaşamaktadır. Aslında Balkanlarda Türk, Müslümanın diğer adıdır. Tarihi kaynaklara bakınca, Balkanlarda etnik kökenli değil din kökenli bir ayrım yapılmış, Müslümanların hepsi, Arnavut, Boşnak vb. Etnik kökenlere ayrılmamış. Türk'üm demeye utananlara, Türkiyeli kavramını ortaya atılanlara duyurulur, Balkanlar'da Türk=Müslümandır. Yani, Türk Balkanlarda Avrupalıya gôre bir ırk ismi değil, bir kültürün, mücadelenin, varoluşun kimliğidir. Balkanlarda yaşayan diğer ırktan Müslümanlar, kendilerine Türk denmesinden rahatsız olmamışlar, Türk kimliğinden onur duymuşlardır, Türk hala Balkanlarda beklenendir, Balkanlarda özlenendir.
Sorunlara Çözüm Önerileri
1.)Türklerin Balkanlarda yaşadığı coğrafyada sorunların derecesi farklı olsa da sorunlar temel olarak aynı. “Türk” kimliği ve eğitim. Bakmayın, Evlad-ı Fatihan’ın nüfusunun Balkanlarda günümüzde 2,5 milyon kişi kaldığına o 2.5 milyonun hayatına dokunmak demek; Türkiye’de yaşayan yaklaşık 35 milyon Balkanlardan gelen Türk’ün hayatına dokunmak demektir. Balkanlardaki Türklerle, Türkiye’de yaşayan Balkan Türklerinin hala acıları, sevinçleri, sorunları bir.
2.) Balkanlardaki Türklerin sorunlarına kalıcı çözümler sunabilmek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vefa borcudur, Türkiye için Balkanlar’da yaşayan Türkler de Türkiye’deki Balkan Türkleri de “Kaybedilmiş Toprakların Aziz Hatıraları” olmak zorundadır.
3.) Balkanlarda yaşayan Türkler, Türk Kimliklerini Kosova gibi ülkelerde daha serbest yaşarken, Bulgaristan’da, Yunanistan’da sistematik olarak “Türk” kimliği ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
4.) Balkanlarda yaşayan Türklerin ilkokuldan yüksek öğrenime kadar “eğitim sorunları” profôsyenel bir şekilde kendini yetiştirmiş eğitimciler düzeyinde ele alınmalı, sorunlar zaten belli, bu sorunlara gerçekçi çözümler sunulmalıdır. YÖK’ün Balkanlarda tanıdığı üniversite sayısı artmalıdır.
5.) Türk okullarında “Türkçe’yi bile Türk öğretmenlerin öğretmediği, Türk kimliğini, Türk kültürünü bilmeyen Türk olmayan öğretmenlerin, Türk kültürünü sözde!!! anlattığı gerçeği dikkatlerden kaçmamalıdır. Balkanlarda hala Türk okulları yavaş yavaş kapatılıyor, Türk okullarının neden kapatıldığı araştırılmalı, bu kapatmalar haksızsa (Ben her kapanan Türk okulunun asimilasyon projesinin bir parçası olduğunu düşünüyorum.) Bu haksızlığa karşı bir duruş oluşturulmalıdır. Balkanlardaki Türk azınlığın Türkçe eğitim-öğretin hakkı korunmalıdır.
6.) Türkiye’den Balkanlara gônderilen eğitim müşavirlerinin nitelikleri gôzden geçirilmelidir. Bu müşavirlerin yaptığı çalışmalar mercek altına alınmalı, müşavirlikleri, denetleyecek, yönlendirecek bir baş müşavirlik kurularak Balkanlarda eğitim seferberliği başlatılmalıdır.
7.) Önce Balkanlarda sahaya çıkılmalı, eğitim müşavirleri makamlarından çıkıp hem o coğrafyayı hem Balkanlardaki Türk nüfusunu tanımalıdır. Sorunları yerinde tespit edip, çözümleri de yerinde muhattaplarına sunmalıdır. Balkan coğrafyasında kaç Türk okulu var, bu okullarda kaç öğrenci, kaç öğretmen var; ders içerikleri neler ve bu içerikler yeterli mi? Türk okullarında kaç TÜRK öğretmen var? Soruları cevaplarını bulmalı. Bu veriler ışığında nasıl çalışmalar yapılabilir, devlet ciddiyetinde planlanmalıdır.
8.) Balkanlardaki Türk nüfusunun sorunlarının çözümü için hem Türkiye’deki Balkanlarla ilgili sivil toplum örgütlerinden hem de Balkanlardaki Türk Sivil toplum örgütlerinden destek alınmalı, bu sivil toplum örgütlerinin devletin ilgili kurumlarıyla ve birbirleriyle işbirliği arttırılmalıdır.
9.) Balkanlardaki Türk nüfusunda zeki gelecek vaadeden ôğrenciler tespit edilmeli, bu öğrenciler gerekirse Türkiye’ye getirilip Türkiye’de yetenekleri doğrultusunda yetiştirilmelidir. Türkiye’de yetişenler Suriye’yi yönetiyor diye övünürken, inşallah Türkiye’de yetişenlerin de Balkanlarda, ülkelerinin yönetiminde alanları ile ilgili başarılı olmaları ile övünürüz.
Balkanlarda Bir Kahraman: Prof. Dr. İlker Kösterelioğlu
İlker Hocam, Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde, Öğretim üyesi. Amasya İl Milli Eğitim Müdürü olarak, 603 gün gôrev yapmış, 1977 Trabzon doğumlu. Türk Milliyetçisi. Aldığı her görevi, işimi nasıl en iyi şekilde yaparım da ülkeme hizmet ederim, bilinci ile yapmış. Bu ülkenin eğitim ordusuna binlerce öğretmen yetiştirmiş. Yetiştirdikleri ülke eğitiminin her kademesinde. Prof. Dr. İlker Kösterelioğlu, Kuzey Makedonya’ya, eğitim müşaviri olarak gitmiş. İşte eğitim müşaviri Balkanlarda böyle olmalı dedirtmiş. Kendi şahsi aracıyla köy köy dolaşmış. Sorunları yerinde tespit etmiş, sorunlara https://dergipark.org.tr/tr/pub/jietp/issue/94179/1600685makalesinde çözüm önerileri sunmuş. Kuzey Makedonya Balkanların prototipi. Makale Balkanlardaki Türk’e önem veren, Türk Dünyası derdi olan her Bakana, siyasetçiye, bürokrata ders niteliğinde. Sayın Hocamın sadece Balkanlar'da yaptığı çalışmaları yazsam bir kitap oluşur. Peki ne olmuş, İlker Hocam’a Balkanlardaki Türk’ü dert edindiği için, geçmişte görev yapmış Eski Milli Eğitim Bakanımız tarafından gôrevden alınmış, Türkiye’ye istemeye istemeye çalışmaları yarım kaldığı halde dônmek zorunda kalmış. İlker Hocam sadece bir örnek. İlker Hocam gibi bir çok işini fedakarca yapan bu ülkeye faydalı olmak dışında hiçbir amacı, şahsi menfaat beklentisi olmayan kendini yetiştirmiş değerimiz daha aktif, yetkili ve etkili olması gerekirken bir şekilde şevkleri kırılmış, pasif konuma getirilmiş. Maalesef devlet olarak bu değerlerimizden yararlanamıyoruz. Liyakat değil başka kriterler etkili oluyor. Türk Dünyasında, başarıyı ödüllendiren başarısızlığı gören başarısız olan kim olursa olsun gereğini yapan bir anlayış inşaa etmek zorundayız. Üretebilen, fikirlerini icraata geçirecek kadroları hem Balkanlarda hem Türk Dünyasında hem de ülkemizde oluşturabilmek ve o kadrolardan yararlanabilmek onlara fırsatlar sunabilmek çok büyük bir kazanç olur. İşinin ehli olanların önünü açmak Türkiye’nin ufkunu açmaktır.
Selam olsun Türk’ün olduğu her yere, selam olsun Türk’ün derdiyle dertlenen herkese…