ANKARA-BHA

Star Gazetesi yazarı ve GİMMER Başkanı Av. Cüneyd Altıparmak, Star Gazetesi'nde yazdığı köşe yazısında, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 38. Büyük Kurultayı'nın iptali için açılan davada verilen kararını ve Aile Birliğinin Güçlendirmesinde Medyanın Rolü Semineri'ne katılımındaki izlenimleri paylaştı. İşte Av. Cüneyd Altıparmak'ın yazısı:

Bazı mesleklere yıllık harç zorunluluğu geliyor
Bazı mesleklere yıllık harç zorunluluğu geliyor
İçeriği Görüntüle

CHP kongresi, aile semineri

İlginç karar

Mahkeme "karar verilmesine yer olmadığına dair karar" verdi. Çok uzun bir ifade olsa da aslında basit bir anlamı var. Mahkemenin verdiği bu karar "davaya konu sorunun ortadan kalktığını" tespit ediyor. Zira hukukumuzda mahkemenin verdiği veya vereceği karar öncesinde çözülmesi istenen sorun ortadan kalkmış ise bu karar veriliyor.

Talimat alan "yargı" (!)

Bu kararın hukuki niteliği çokça konuşuldu bir gün içinde. Kararda bir kısım davacılar için "davaya taraf olmadıkları" gerekçesiyle (aktif husumet yönünden) ret kararı verildi. Bu karar tümüyle CHP tarafından olumlu karşılandı. Böylece CHP iki hususu tasdik etmiş oldu: Birincisi "yargının etki altında olmadığını", ikincisi ise bu tip dosyalarda "YSK'nın değil Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğunu..." Bu iki husus ekseninde geçmişte ifade ettikleri eleştirilerinin yersiz olduğunu kabul ettiler.

Gerekçe önemli, tartışma esas orada

2019 İstanbul seçimlerinde gündeme gelen meşhur bir söz vardı: "Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu." Kararın gerekçesi birtakım hukuksuzlukları ortaya koyabilir ve "tüm bunlara rağmen" son olağanüstü genel kuruldaki manevra ile sorunun şeklen ortadan kalktığı belirtilirse mahkeme; şu anki "zafer!" bir hezeyana ve tartışmaya dönüşebilir. Gerekçe, dünkü karardan daha önemli hâle geldi.

CHP kongresi, aile semineri

Aile ve medya toplantısı

"Aile Birliğinin Güçlendirilmesinde Medyanın Rolü" seminerindeydik çarşamba günü. ATO'nun ev sahipliğinde İçişleri Bakanlığı Sivil Toplum İlişkileri Genel Müdürlüğü, İnternet Medya Federasyonu ve İstanbul Aile Vakfı'nın ortak düzenlediği seminerde önemli isimler konuyu farklı yönlerden ele aldı. Açılış konuşması yapan Dr. Süleyman Basa, "çocuklarımız yabancı içeriklerle büyüyor. Bu yüzden yerel medya ve milli içerik üretimi bir memleket meselesidir" dedi. Büyük Aile Platformu Genel Sekreteri Serdar Eryılmaz da, "Türk dizilerindeki yozlaşma ve gösterilen çarpık ilişkiler sebebiyle başka ülkeler bu dizileri yasaklıyor; sabah kuşağı programları da bundan geri kalır düzeyde değil" ifadelerini kullandı.

İnternet ayak izi

İlk oturum, Fatih Öke’nin mevcut medyaya dair çizdiği çerçeve ile başladı. Gülenay Pınarbaşı dijital ayak izinin potansiyel tehlikelerine dikkat çekti ve "bireyler dijital mahremiyetin önemini kavrarken aynı anda bu mahremiyeti kendi rızalarıyla ifşa etme çelişkisini yaşıyor" dedi. Feyza Gizligider ise sosyal medya şirketleri için “bir ürünü alırken ücret ödemiyorsanız, ürün sizsiniz” sözünü hatırlattı. Handan Yalvaç Arıcı, çocukların performans göstermeye zorlandığını ve bunun en önemli mecrasının internet olduğunu vurguladı. Ahmet Burak Can ise medya ve dijital gelişmelerin çocuklarda oluşturduğu tahribatı detaylı biçimde anlattı.

Medya kıskacında aile

İkinci oturumda medyanın aile bütünlüğüne etkisi konuşuldu. Oturumun moderatörlüğünü ATO Yönetim Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi Ahmet Akça üstlendi. Rafadan Tayfa Yapımcısı İsmail Fidan ve Yönetmen İsa Doğmuş, ailelerin bilinçlendirilmesi ve yerli içeriklere dair önemli vurgular yaptı.

CHP kongresi, aile semineri

Zakir hocamızın çizdiği çerçeve

Prof. Dr. Zakir Avşar, on maddelik bir sorun/öneri seti sundu. Yayın politikalarının güncellenmesi, aileyi koruyacak etik mekanizmaların ihdas edilmesi, kamu yayıncılığında "aile" konusunun kurumsallaşması, aile odaklı medya bilincinin teşvik edilmesi ve "Aile Yılı" mottosunun sürdürülebilir kılınması önerileri dikkat çekiciydi. Hocamız, "Bir toplumun medyası, onun aynasıdır. Aileyi değerli kılan bir medya dili, toplumun hem vicdanını hem de geleceğini diri tutar. Ve bu çağda, en yüksek kültürel erdem; aileyi koruma bilincini yeniden kuşanmak olacaktır.